Sadist konulu pek çok film gördük; “Testere”, “Otel”, “Waz”... Bu türe uygun olduğunu düşündüğümüz bir film daha girdi vizyona, “Ölümcül Oyunlar”... Ancak 1997 yapımı “Funny Games” filmini izleyenler en azından bunun böyle olmadığını biliyorlardı. Çünkü her ne kadar içeriği bu tarz filmleri andırsa da bunun böyle olmadığını izleyiciler filmin ilerleyen dakikalarında anlayabilirler. Fakat filmin kendine özgün içeriğiyle, kesinlikle diğer filmlerden bağımsız, izleyicide bıraktığı apayrı bir duygu sinemaseverlere hissettirildi.
Film 10 sene sonra Michael Haneke yönetmenliğinde tekrar çekildi. Michael Haneke tabi ki hiç de yabana atılacak bir isim değil, zaten sinema dünyasına ‘Piyanist’ ile damgasını vurmuş bir şahsiyet. Ancak “Funny Games U.S.” adeta kopya senaryoyla, daha uygun ve kaliteli oyuncularla bu sefer bir Amerikan yapımı olarak tekrar hayata geçirildi ve herhangi bir başkalaşım geçirmeden sadece yenilendi. 10 sene sonra bile izleyicide aynı duyguyu tattıracak senaryosu ile...
Filmin açılış sahnesi klasik müzik eşliğinde, gayet mutlu ve mesut bir aile tablosu sergileyen; anne, baba ve küçük bir erkek evlattan oluşan çekirdek bir aile, arabalarının arkasına kayıklarını bağlamış tatil yapmak için yazlıklarına gitmekte... Unutmadan ailede ayrıca çok sevimli bir köpek de var. Bu açılış sahnesi ile bile Haneke’nin seyirciyi nasıl etkilemeye çalışacağını anlayabiliyoruz. Sahneleri uzun tutarak seyircinin bilinçaltında etkilenmesini sağlıyor ki filmde sık sık bu duyguyu tadacağız.
Her türlü imkanda ve olumsuzlukta bile ailesini koruma ve ayakta kalma direnci ile dikkatlerimizi çeken anne rolümüz Ann yani Naomi Watts kapısına gelen ve komşularının kendilerine yumurta istemesi için gönderdiğini belirten iki tane beyaz yüzlü, temiz görünümlü, eli ayağı düzgün, ellerinde golf eldivenli Paul ve Peter (Micheal Pitt ve Brady Corbet) ile evde yalnız kalır. Bu gençler her ne kadar nazik ve iyi görünümlü olsalar bile, seyirciler yüz ifadelerinden ne kadar cani ve soğukkanlı birer psikopat katil olduğunu hissedebilmiştir. Başlarda iyi aile babası rolündeki, ancak ilerleyen sahnelerde, çaresizlikten kendinden nefret eden ve psikolojisi o denli bozulmuş bir babaya dönüşen Tim Roth, oğlu Georgie (Devon Gearhart) ile yükselen seslere gelirler ve ortamda gerilimin arttığını farkederler.
Filmin daha başında golf sopasıyla bacağı kırılan baba çaresizliğe mahkum edilir ve ailesine yapılan zulme ne yazık ki seyirci kalır. Bu durum sinemaseverlerin sürekli sinirini bozmakta, çaresizlik duygusunu ne yazık ki izleyenler de yaşamaktadırlar.
Oturma odasını tercih eden katillerimiz çocuğun başına bir poşet geçirerek oyuna başlarlar. Yönetmen apayrı bir üslup sergilemektedir, katilimiz bir anda seyirceye dönerek onlarla da konuşur. Seyirci çok farklı bir heyecan ve duyguya kapılır, ancak yönetmenimiz bir türlü beklenilen gerilimi veremez, kurbanlar acınacak halde ve çaresizdirler. Bu durum iyiden iyiye izleyicinin sinirlerini bozmaktadır. Üstelik yönetmenimiz sahnelerde sürekli gereksiz ayrıntıları göstermekten çekinmemiş, seyircinin canı burnunda bu sahneleri takip etmesi zorlanmıştır.
Aksiyon yok derken bir anda tüfek patlar ancak yönetmenimiz bu sahneyi göstermek yerine belki de izleyicinin kendi hayal dünyasına bırakmış ve bu şekilde binlerce sahne yaratmış olabilir... Birden sular durulur, katillerimiz evi terk eder. Bir an kendilerini boşlukta bulan anne ve babamımız belki de olayın şokunda adeta ne yapacaklarını şaşırmışlar, evden ayrılmaları için sürekli yalvardıkları katillerin evi terk etmesini iyi bir şekilde değerlendirememişler, seyirci senaryonun kendi kafalarındaki senaryodan farklı oluşundan dolayı belki de çıldırma noktasına gelmiştir.
Kaçmaya çalışan Ann ne yazık ki yakalanır ve oyunun ikinci leveli başlar... Yine bir nebze olsun gerilim bekleyen seyirci bir anda istediğini bulur. Çünkü katilin bir anlık boşluğundan yararlanan Ann tüfeği Peter’a uzatır ve ateş eder. Paul şaşkındır ancak seyircide tarif edilemez bir rahatlama meydana gelmiştir. Fakat bu rahatlama uzun sürmez, Paul birden kumanda aramaya başlar ve akıllarımıza birden ‘Click’ filmi gelir. Yönetmenimiz bir ilginçlik daha gösterir ve sahneyi geri sarar ve Peter’ın hayatını kurtarır. Bu saatten sonra seyircinin filme bakış açısı değişir ve büyük beklentilere girmeden filmi izleyeceklerini anlarlar.
Seyirci artık kötü sona hazırdır çünkü yönetmenimiz katilin ölmesine engel olmuş ve George vurulmuştur. Ann’i tekneye alan katillerimiz bir diğer kurbanın evine yaklaşırken başlatmış oldukları oyuna bir son verirler ve çok soğukkanlı bir şekilde eli kolu bağlı olan Ann’i suya atarlar. Hiçbir kurban kurtulamamış, katillerimiz yeni kurbanlarının evine yine yumurta isteme bahanesiyle girmişler ve acımasız oyunlarına devam edecekelerdir. Bu açıdan film çok farklı bir mizah anlayışı içinde seyir almış, beklentileri farklı olan seyirciye farklı duygular yaşatmış ve bu da Heneke’nin üslubunu ortaya koymuştur...
Premier Grup